Başkalarının Kuralları

-
Aa
+
a
a
a

Hindistan’daki ineklerin kutsallığını bilen hemen herkes, konuyu en az bir defa gülmece malzemesi olarak kullanmıştır. Oysa antropolog Marvin Harisson’ın açıklamalarına bakılırsa, mistik doğunun sarı benizli insanları, inekleri kutsarken bizleri eğlendirmeyi amaç edinmemişler.

 

Muson yağmurları randevularını aksattıklarında, ki bu sık olur, Hindistan’ın kuruyup çatlayan toprakları insanlığın yakından tanıdığı, kıtlık denen canavarın çirkin avuçlarına dönüşür. Tanrıları bizimkinden çok farklı olan Gandi’nin hemşerilerinin mideleri aynı bizimkilere benzer. İçine besin girmez olduğunda aç beyinlerdeki değer yargılarını sindirmeye başlar. Bu yüzden aç insana on emri tebliğ etmek çok daha zordur. İşin ucunda kendisinin ya da kendisi için önemli olan insanların karnını doyurmak varsa yalan söyleyebilir, hırsızlık yapabilir hatta adam da öldürebilir. Aç bir çiftçinin aklına, bu suçları işlemekten çok daha önce, ineğini kesip yemek gelir. Üstelik vicdanından da izin almasına gerek yoktur. Diyelim ki siz yasa koyucusunuz. Hem de öyle bir yasa koyucusunuz ki, tüm toplumsal kuralları belirleme gücüne sahipsiniz. Ve geciken muson yağmurlarının kavrulmuş topraklarla beraber ineklerin canlı bedenlerini de mutlaka ıslatmasını istiyorsunuz. Problemi özetleyelim: Açlıktan ölmek üzere olan insanlar ve canlı kalması gereken inekler... İşiniz gerçekten zor.
Hadi birkaç çözüm deneyelim. Örneğin onlara Allah’ın verdiği canı ancak Allah’ın alabileceğini söyleyin. Açlıklarının izin verdiği ölçüde güleceklerdir herhalde size. O ineklerin etlerini, pis hatta iğrenç ilan etseniz? Böyle bir sebep inekleri ancak keyif için kurulan mangal sofralarından kurtarabilir. Peki hayal gücünüzü bu dünyanın dışına taşıyıp şunu deseniz: Sizin ağzınızı sulandıran o hayvan aslında bir tanrıdır. Bu gerçekten ineğin hayatını kurtarabilecek bir sebeptir. Nitekim inekler yaşamın anası kabul edilip, hinduizmdeki kutsallıkları sayesinde yüzyıllardır kıtlıklardan sağ çıkabilmektedirler. İneklerin yaşamın anası olmaları dini bir yargı. Tartışmak sonuç vermez, ama tartışılmadan kabul edilebilecek bir gerçek var ki o da ineklerin öküzlerin anası olduğudur. Ne ilgisi var demeyin. Kıtlığın bitmesi için muson yağmurlarının gelmesi yetmez. Açlığa asıl son verecek, yeniden tarım yapılmasıdır ve bu ancak öküzlerle mümkündür. Yani inekleri yaşamın anası kabul eden dini yargı, maddi temellerden hiç de yoksun değildir.

 

Hintli ineklerin kutsallığı, toplumların değerlerini oluştururken neyi ölçü aldıklarını gösteren nefis bir örnektir. Din, ahlak, gelenek ve görenekler... İnsanoğlunun yaşama tutunmasını sağlamak içindir bunlar ve her toplumun özel koşullarına bağlı olarak farklı şekillenmişlerdir. Doğduğumuzda bunlara ilişkin kurallar yoktur kafamızda. Anne memesinden ayrıldığımız andan itibaren toplum sözleşmeleri burnumuza dayamaya başlar. Hafızası en zayıf bireyler bile ayıpları, günahları, iyileri, kötüleri gösteren sonu gelmez listeleri ezberlemek zorundadır. O listelere uymak, içinde bulunduğumuz topluma kabul edilmenin maliyetidir. Ama onların, bir arada yaşamayı mümkün kılan mevcut araçlar olduklarını unutup, değişmezliklerine inanmak bağnazlıktır. Canlılarda vücudu saran kalın kabuklar, evrimin hammaddesi mutasyonların oluşmasının önündeki en önemli engeldir. Akrep ya da ıstakoz gibi zırhlı yaratıklar bu yüzden modern canlıların yanında çağlar öncesinin garip şekilleriyle yaşamaya devam ederler. Oysa onlar kadar şanslı olmayan akrabalarının çoğunun soyu, çevreye, seçmesi için yeterli genetik çeşitlik sunamadığından tükenmiştir. Bağnazlık da toplumun etrafındaki kalın zırhtır. Başka toplumlarla etkileşimi, kültürel çeşitliliği, değişimi ve nihayet gelişimi engeller.

 

Değişen koşullar kuralların da değiştirilmesini zorunlu kılar. Değerler sistemimizin ihtiyaçlarımıza yönelik olarak bizler tarafından yaratıldığına inanırsak, zamanı dolmuş kuralları daha az sancıyla iptal edebiliriz. Ve yine hiç de kutsal olmayan bu inanç sayesinde, bizimkilerden farklı kurallarla yaşayanları anlayabiliriz. Onlarla ilişki kurabilmek için gereklidir bu. Başkalarının kutsal ineklerine gülerken, kendi, domuzlarından herkesin tiksinmesini bekleme uyanıklığından vazgeçmeli. Etrafı ateşle çevrilmiş çirkin bir akrepten daha parlak bir geleceğe sahip olmak isteyenler, kendilerini güldüren ve sinirlendiren uyaranlarda ufak tefek değişiklikler yapmak zorundalar.